Yollarda -19 (Cunda demek, neşe ve huzur demek)

Neşeli sokaklar sizi neşelenmeye çağırır. Cunda’nın cıvıl cıvıl sokakları da öyle…

Hele de çok uzun yıllardan sonra gitmişken… Bu kadar çok neşeleneceğimi ben bile kestiremiyordum. Ama bir bölümünü yukarıda paylaştığım iki parçası da aşağıda olan şu neşeli duvar bile tek başına ne iyi geldi.

Şimdi bunu atasözü yapabiliriz: “Neşeli renkler insana neşe verir!”.

Neşeli renklerden kastım kalpuçuran cıvıl cıvıllık tabii ki.

Ev içinde favorim açık renkler iken, sokaklardaki bu canlılığa bayılıyorum.

Pembeyle yeşilin uyumuna da bayıldım.

Pembe demek, içe dolan huzur demek… Üst kata çıkılmış şu pembiş balkonun içime saldığı hoş duygulardan belli idi.

Kızarmış dondurmasına bayıldığım mekanın merdivenlerini neşeleyen güleç yüzlü saksılar da favorilerimden biriydi.

Siz de yazın gidecek olursanız tam bu kapının karşısındaki bahçede oturun ve basamaklardaki güleç yüzlere baktıkça yorgunluğunuzu unutun… Ben unuttum vallahi. 🙂

Kapısı kadar, bu binanın penceresini fotoğraflamak da çok keyifliydi.

Karadeniz Pastanesi’nin hasır şapkalı avizeleri ve bol çiçekle süslü renkli kapısını fotoğraflamak da bir o kadar keyif verdi. Ve aslında ben en çok da içeride yanan cılız sarı ışığın iç mekan görüntüsüne kattığı sıcaklığı sevdim.

Nazar boncukları Türk dekorasyon tarzının belirleyici parçalarından biri oldu ya, buna da çok sevindiğim için, başımı kaldırdığım kimi yerlerde bir dolu nazar boncuğunu bir arada görünce ayrıca neşelendim.

Zeytinyağ ve ürünlerinin satıldığı dükkanın kapısının iki tarafındaki minik zeytin ağaçlarının olduğu, duvara monte saksıları görmek de haddinden fazla keyifliydi.

Hediyelik eşyaların, takıcıların olduğu daracık sokaklarda aynı yeri iki, bazen üç kez geçtiğim oldu ama sokaklar da, dükkanların-stantların önleri de tıklım tıkış olduğu için fotoğraflamak istemedim. Sahilinde turlarken pek estetiği olmasa da şu anne-bebek heykelini fotoğraflamadan geçemedim. Bu heykel denize açılıp da geri dönmeyen denizcilerin anısına yapılmış. Geride kalanları, kocasını kucağında bebeğiyle bekleyen bu genç kadın sembolize ediyor. Gidenin yittiği durumlarda kalanın en acınası olduğu hal de bu sanırım. Temaya uygun düşmüş. Gidenlerin ruhları şad olsun!

Ve tabii… taş duvarlı, taş pervazlı, bitişik nizam evleri görmek de, tarihin izini sürmek adına çok anlamlı çok önemli idi. Rumlardan kalma bu evler yeni sahiplerinin ellerinde böyle renklendikçe zamana direnmeyi bilmiş, hallerinden pek memnun görünmektelerdi.

Cepheleri beyaz boyalı, kiremit çatılı bu evler uzaktan bakıldığında adanın geneline hoş bir ambiyans katıyordu. Mavi kıyılara, yan yana dizilmiş kutu gibi bu beyaz evler çok ama çok yakışıyordu.

Ada halkı tarihi yel değirmenlerini restore edip hayatın içine katmayı da ihmal etmemişti. Bazıları çok tepelerde olup denizden ve adanın çoğu yerinden görünen bu değirmenler, bakanlara neşe ve huzur veriyordu.

Cunda demek neşe ve huzur demekti. Yolu düşebilenler ömründe hiç olmazsa bir kez gelip görmeliydi.

Hoşça kal Cunda… Yine gelmek istiyorum ama… Bekle beni!

Bu yazı yollarda içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

4 Responses to Yollarda -19 (Cunda demek, neşe ve huzur demek)

  1. Ecehan dedi ki:

    Çok güzellll<3<3<3
    Bayılırım Cunda'ya. Nazar boncuklu ağacı biliyorum ancak o saksılar ne kadar da güzel olmuş, gerçekten mutluluk verici. Sizin gözünüzden gezmek apayrı güzel oldu. Şahanesiniz.

  2. rusyena dedi ki:

    ❤ ❤ ❤

  3. naciye dedi ki:

    Ne şeker bi yer yapmışlar orada yaşayanlar adayı Ruşen Abla. Tarihten gelen güzellikleri böyle dokunuşlarla daha da güzelleştirenlere imreniyorum😊.

  4. rusyena dedi ki:

    Kimi insanlar böyle dünyaya güzellik katıp çekiliyor yaşam sahnesinden… Bize bunlardan çok lazım… Sevgiler Naciyecim… ❤

Yorum bırakın