Lozan hezimet mi, zafer mi?

Bir Tv kanalında ülkemin anlı şanlı profesörü(!) Lozan Antlaşması için ‘bu toprakların bizim vatanımız olduğunu belgeleyen bir kanıttır’ türünde tuhaf cümleler kuruyor. Son derece şaşkınım. Sanki birileri lütfetmiş de bu ülkeyi sınırları dahilinde bize bağışlamış gibi.

Kadın kadın!

Bu topraklar bin yılı aşkındır zaten bizim. Birilerinin icazeti ile almadık. Sahip olduğumuz her bir karışında dedelerimizin kanı, canı var. Bugün göz koysunlar, bugün yine savunuruz. Ama bu birilerinin bu toprakları bize verdiği anlamına gelmez. Biz zaten kendi topraklarımıza sahibiz. Her koşulda yine sahip çıkarız.

Lozan güzellemesi yaparak kimse kendine övünç payesi devşirmesin. Anadolu insanı üzerine düşeni yapmış, sahip olduğu topraklara sahip çıkmaya devam etmiştir.

Varsa söyleyecek yüreğin o antlaşma ile düşmana teslim edilen Musul-Kerkük, Mısır, Sudan, Halep ve Ege adalarına dair gerçekleri söyle!

Lozan Antlaşmasını zafer gibi görmemizi isteyenler Lozan Antlaşması imzalanırken “verdik”, “feragat ettik”, “vazgeçtik”, “kabul ettik” gibi fillerin yalnızca bizim için neden kullanıldığını da bizlere açıklasınlar. Neden verdik? Neden vazgeçtik? Neden feragat ettik? Neden kabul ettik? Elin gavurunun elimizdeki Osmanlı topraklarını bir imza ile alıp bizi Anadolu coğrafyasına tıkıştırmasına neden razı geldik? Neydi sebep?

Anlı şanlı profesör teyzeler, amcalar(!) bu soruların cevaplarını da bize söyleyebilirler mi?

Sahi yukarıdaki haritanın sağ tarafındaki kız, bir Romalı kıyafetinin üzerine benim şanlı bayrağımı neden sarılmış? Ve elinde Romalıların kutsal defne yapraklı çelengi neden var? Bunları da biri bana açıklayabilir mi?

Bu yazı dobra dobra, Uncategorized içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to Lozan hezimet mi, zafer mi?

  1. Recep Altun dedi ki:

    Merhabalar.
    Lozan öncesi ve Lozan sonrası haritasına, ben de her zaman çok üzülerek ve içim ağlayarak bakarım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Lozan heyetine gitmeden evvel ana maddeleri sıralayıp vermişti. Ama ben de herkes gibi bu haritanın neden değiştiğini çok merak edenlerdenim. Ecdadımız bu topraklar için kanını döktü ve can verdi, keza ben de aynı ecdadım gibi bu topraklar için kan dökmeye ve can vermeye hazır bir ceddin torunuyum.
    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.

  2. rusyena dedi ki:

    Merhaba Recep Bey, yorumunuz için çok teşekkür ederim. Haritanın değişimiyle birlikte merak ettiğim çok fazla şey var. Mesela bu antlaşma bizim ülkemizde değil de neden İsviçre-Lozan’da yapıldı. Madem bir zaferdi, madem güçlü olan taraf bizdik neden anlı şanlı bir törenle bizde yapılmadı da, biz onların ayağına gittik. Üstelik dönemin en büyük devlet başkanı değil, devlet adına başbakan Rauf Orbay da değil, o zamanlar Edirne milletvekili olan İsmet paşa gidiyor. Gittiğinde de diğer ülkelerin devlet görevlilerine görkemli sandalyeler hazırlanmışken bizimkine küçücük alelade bir sandalye veriliyor. Dolayısıyla sandalye krizi çıkıyor. İnönü de bunun bilinçli bir küçültme-küçümseme oprasyonu olduğunu anlayıp salondan çıkıyor. Hani biz oraya zafer kazanmaya gitmiştik! Yolladığımızgörevlinin başına gelen bunlar da nesi? Ayrıca İnönü de dil bilmediği için yanında yahudi Haim Nahum’u götürüyor. Dil bilmeyen İnönü neden özellikle seçilmiş, yanına da gayrıresmi olarak bir yahudi neden verilmiş? Lozan öncesi harita bunlar tarafından değiştirildi ise bunlara neden çok güvenilmiş. Dönüp geldiklerinde o ana maddeleri değiştirmelerinin hesabı neden sorulmamış? Lozan insanlara neden bir zafer olarak lanse edilmeye devam edilmiş ve hep neden bir bayram havasında kutlanmış? Üstelik Lozan’da kaybettiğimiz toprakların tescili için imza atan kişi neden sorgulanmamış, ileride bu ülkenin başına cumhurbaşkanı olarak gelebileceği konuma gideceği yolda önü neden açık tutulmuş? Lozan’da ülkesinin topraklarını vermek adına imza atan kişi o ülkeye cumhurbaşkanı oluyor. Sizce de büyük bir ironi değil mi? Bir de bu heyet Lozan’a kalpakla gidip melon şapkayla dönüyor. Ne bu acele? Birilerine bir şey mi ispatlamak gerekiyordu? İnsan hayattan yaş alıp sorgulamaları daha da arttıkça ne kadar çok şeyi merak ediyor ve yerinden oynayan taşlar daha kuvvetli harç istiyor. Bir yerlerde birileri yanlış yapmış ama kimseler yanlış da, onu yapanlar da bilinsin istemiyor. Öyle olmasa idi bugün günahı ve sevabı ile Lozan’ı bir yere oturtur, gerçekleri konuşuyor olurduk. Şimdi ise her kafadan bir ses.
    Yorumunuz için tekrar teşekkür ediyor, sağlıklı huzurlu günler diliyorum.

Yorum bırakın