Ilıksu Kampı’na gideceğimiz belirlenince ilk işim haritayı açıp Germiyan Köyü ile arasındaki mesafeye bakmak oldu. Alaçatı’dan da, Çeşme’den de daha yakın olduğunu öğrenince gidip de göremeden gelme ihtimalimin düşüklüğü karşısında havalara uçtum desem yalan olmaz. Birkaç yıl önce internette rastgeldiğim günden beri görme hayaliyle yanıp tutuşuyordum zira.
Şurada paylaştığım çiçeklerle bezeli Zalipie Köyü gibi, (onun kadar olmasa da) bizim de duvarları çiçeklerle bezeli bir köyümüz varmış ve çiçekli duvarları kadar “yavaş gıda” hareketinin öncülüğü ile de örnek ve güzel bir köymüş…
Otomobilimizle Alaçatı’ya gittiğimiz gün direksiyonu kırıp döndük Germiyan yoluna… Çiçek desenleriyle kalbimi hoplatmasını beklerken daha köye varmadan şu korkuluk karşılamaları ile neşelenmeye başladık bile. Yaşar Baba Çiftliği’nin sahibi konuklarını çağırmayı böyle bir güzellikle tercih etmiş. Ne güzel etmiş!
İlk görüşün şokuyla ilk gördüklerimi kaçırsam da neyse ki bu ikisini yakalayabildim son anda…
Köye girdiğimizde ise köyü pek sessiz, pek tenha bulduk. Ara sokağın gölge kuytusundaki küçük standında satış yapan adam ve yoldan geçerken bize sıcacık, samimi sesiyle “hoş geldiniz” diyen amca dışında hiç kimseleri görmedik, kimselere rast gelmedik.
Dolayısıyla sokaklar da, duvarlar da yalnızca bizimdi…
Köyde yaşayan Nuran Erden adındaki bir hanım ilk önce kendi evinin duvarlarını beyaza boyamış ve üzerine desenler çizmiş… Komşuları tarafından da yaptığı iş beğeni ve talep görmeye başlayınca diğer evlerin duvarlarını da desenlerle/resimlerle süslemeye başlamış. Tek şartı ise duvarların beyaza boyanmasıymış. Gerisini maharetli parmaklarıyla kendi hallediyormuş.
Ortaya böyle, duvarları çiçek açan bir köy çıkmış.
Köyün asıl önemli özelliği ise hızlı yemek kültürüne bir tepki olarak doğmuş olan yavaş gıda (slow food) hareketinin öncüsü olması. Amaç; insanoğlunun özüne dönmesini sağlamak, doğal ve organik ürünlere yönelerek ürünlerin sertifikalaşması ile bu hareketi kalıcı ve yayılımcı kılmak. Bu hareketin amblemi; ağzında zeytin dalı taşıyan salyangoz figürü… Bu amblemi taşıyan ürünler kendi mevsiminde yapılan doğal ve organik ürünler…
Köyü beklediğimden çok sessiz, hareketsiz buldum. Pencereleri açık evler vardı, bir televizyon ya da radyo sesi, bir insan sesi, bir çocuk sesi gelir mi diye hep kulak kesildim…ya öğle uykusuna ya da tarlalarına-bağ-bahçelerine gidip işlerine dalmışlardı… sokaklarda yankılanan kıkırtılarımızdan başka bir ses duymadım.
Köy bu haliyle citta slow’luğa da aday olabilir diye düşünüyorum.
Tatilden en önce sükunet ve huzur bekleyen ben için, üstüne o renk renk-desen desen duvarları ile pek iyi geldi Germiyan!
Bayanın tahsil hayatı devam etse ressam olacağı kesinmiş, Sizde bu güzellikleri bize sunduğunuz için sağolun.
Sevgiler,
Daha önce röportajlarını izlemiştim, çok kitap okuyan, resme gönül veren, maharetli kadınımızı… Burada görünce de pek sevindim, ne güzel yapmışsınız…
ben hiç denk gelmedim… kayıp olmuş…
on parmağında on marifet bir hanım… trakya ünv. halıcılık bölümünü bitirmiş… bir kaç yıl halk eğitimde öğretmenlik yapmış… şimdi köyde hem çiftçilik hem çobanlık yapıyormuş… yaşı 55… içinde bir Maudie saklıyor olabilir… 🙂 … ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
Geri bildirim: Yollarda -13 (Leylekleri için koştuğum Çamlıca Köyü için yeni sebebim: cıvıl cıvıl-rengarenk duvarlar…:) ) | ruşyena